İklim Değişikliği Başkanı Prof. Dr. Halil Hasar ile Röportaj

27 Mart 2024

İklim Değişikliği Başkanı Prof. Dr. Halil Hasar ile Röportaj

Dünyanın en önemli gündem maddelerinin başında gelen iklim değişikliği için Türkiye, jeopolitik konumunu dikkate alarak stratejisini belirliyor. Bu alanda atılacak adımları sektörlere göre sınıflandıran İklim Değişikliği Başkanlığı, İklim Kanununun çıkması ile birlikte Türkiye’nin rotasının daha da netleşeceğine vurgu yapıyor. İklim Değişikliği Başkanı Prof. Dr. Halil Hasar, 2053 Uzun Dönemli İklim Stratejisi, İklimin Finansmanı Stratejisi ve Ulusal Yeşil Taksonomi raporlarının hazırlıklarına hız verdiklerine dikkat çekerek, iklim teknolojilerinin önemi ve Türkiye’nin izleyeceği politikalar hakkındaki sorularımızı yanıtladı.

Röportajın tamamına bağlantıya tıklayarak ulaşabilirsiniz. TTGV Bülten | İklim Değişikliği Başkanı Prof. Dr. Halil Hasar Röportajı (youtube.com)

İklim Değişikliği Başkanı Prof. Dr. Hali Hasar:

TÜRKİYE İKLİM KANUNUN BEKLİYOR

TTGV/ Esra YAZDIÇ DEMİR

Dünyanın en önemli gündem maddelerinin başında gelen iklim değişikliği için Türkiye, jeopolitik konumunu dikkate alarak stratejisini belirliyor. Bu anlamda T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı İklim Değişikliği Başkanlığı atılacak adımları sektörlere göre sınıflandırırken, yasal zorunlulukların yanı sıra fırsatlara da dikkat çekiyor. Türkiye için büyük önem taşıyan İklim Kanunu’nun 2024 yılı içinde Meclis’ten çıkmasını beklediklerini söyleyen İklim Değişikliği Başkanı Prof. Dr. Halil Hasar, bu süreçten sonra Türkiye’nin rotasının daha da netleşeceğine vurgu yaptı.

2053 Uzun Dönemli İklim Stratejisi, İklimin Finansmanı Stratejisi ve Ulusal Yeşil Taksonomi raporlarının hazırlıklarına hız verdiklerine dikkat çeken Prof. Dr. Hasar, iklim teknolojilerinin önemi ve Türkiye’nin izleyeceği politikalar hakkındaki sorularımızı yanıtladı.

İklimin Finansmanı Stratejisi Hazırlanıyor

İklim değişikliğinin günlük yaşama etkilerinin artması ile ülkeler politikalarını yeniden düzenlemeye başladı. Her ülke kendi coğrafi konumuna göre planlamalarını yürütüyor. Başkanlığınız da Türkiye’nin bu konudaki hassasiyetleri doğrultusunda kuruldu. Bu süreçte Türkiye kendisine nasıl bir rota belirledi?

Türkiye’nin Paris Anlaşmasına taraf olması ve 2053 Net Sıfır Emisyon Hedefimizin Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanmasını müteakip iklim alanındaki faaliyetlerimize hız verilmesi hem ekonomik açıdan hem de çevresel öncelikler açısından elzem bir konu olarak karşımıza çıkmıştır. Bu kapsamda; Güncellenmiş Birinci Ulusal Katkı Beyanı hazırlanarak, 2015 yılında artıştan %21 olarak açıkladığımız emisyon azaltım hedefimizi 2030 yılı için %41 oranına çıkardık.

Bununla birlikte Türkiye’nin 2030 hedeflerine ulaşması adına 2024-2030 yıllarını içeren ve 7 temel azaltım sektörünü kapsayan İklim Değişikliği Azaltım Stratejisi ve Eylem Planı’nı hazırladık. Bu belgede enerji, ulaştırma, sanayi, binalar, atık, tarım ve Arazi Kullanım Değişikliği ve Ormancılık (AKAKDO)  alanlarına ek olarak karbon piyasaları ve adil geçiş gibi süreç içerisinde önem arz eden alanları da ele aldık.  

Türkiye küresel iklim değişikliğinin potansiyel etkileri açısından risk grubu ülkeler arasında yer almaktadır. Bu kapsamda; ülkemizi, ekonomimizi ve kentlerimizi daha dirençli hale getirmek adına 2024-2030 yıllarını kapsayan “İklim Değişikliği Uyum Stratejisi ve Eylem Planını hazırladık. Plan kapsamında 11 sektörde (kent, su kaynakları, tarım, ekosistem, sağlık, enerji, turizm, sanayi, ulaşım, afet ve sosyal kalkınma)  iklim değişikliği ile mücadeleyi uyum çerçevesinde paydaş kurumlarımızla ele aldık ve 2030 yol haritamızı detaylı bir şekilde belirledik.

Belirlenen iklim faaliyetleri için gerekli olan finansmanın arttırılması ve finansal kaynakların yeşil yatırımlar ile buluşmasını sağlama çalışmaları kapsamında; İklim Finansmanı Stratejisi hazırlıklarına başladık.  Bunun yanı sıra, çevresel olarak sürdürülebilir bir iktisadi faaliyetin taşıması gereken nitelikleri belirleyen, yatırım veya tesislerin iklim değişikliği ve çevresel önceliklerini dikkate alan ve ülkemize özgün şartları gözeten Ulusal Yeşil Taksonomi mevzuatı hazırlık çalışmaları da son hızla devam etmektedir.

Avrupa Yeşil Mutabakatı ile ilgili çalışmalar kapsamında sınırda karbon düzenlemesine ilişkin çalışmalarımız hızla devam etmektedir. Bilindiği üzere, Karbon fiyatlaması yapmayan ülkelerden ithal edilen ürünlere sınırda karbon vergisi hazırlığı yapılmaktadır. Türkiye 2020 yılı ihracatının yaklaşık yüzde 42’sini Avrupa Birliği’ne yapmıştır. Bu anlamda, Emisyon Ticaret Sisteminin kurulmasına yönelik de çalışmalarımız sürdürülmektedir. Sistemin kurulmasına müteakip işletilmesi ile elde edilen gelirle yeşil yatırımları destekleme imkânımız olacaktır. 

Son olarak hem azaltım hem de uyum başlıklarını içerecek olan 2053 Uzun Dönemli İklim Stratejimizin hazırlık çalışmalarına başladık ve yakın bir zamanda tamamlayarak açıklamayı hedefliyoruz. Bu belge Türkiye’nin önümüzdeki süreçte en önemli yol haritası olacaktır. Bu bakımdan 2053 yılına yönelik ülkemizin hedefi; iklim değişikliğinin etkilerine karşı tam dirençli toplumu ve net sıfır emisyonunu sağlamış bir Türkiye’dir. Bu hedef doğrultusunda çalışmalarımıza tüm paydaşlarımızla etkin bir şekilde devam ediyoruz.

 

İklim Kanunu’nun Bu Yıl İçerisinde Çıkmasını Bekliyoruz

2053 Net Sıfır Emisyon hedefine ulaşmak için İklim Kanunu’nun lokomotif güç olmasını hedefliyorsunuz. İklim Kanunu sektörlere ve ülkemize nasıl bir değer katacak?

İklim değişikliği küresel bir tehdit olarak tüm dünyada ve ülkemizde artarak etkisini göstermektedir. Bu durum, ülkelerin alışkanlık ve önceliklerini ekonomik ve sosyal açıdan değiştirmektedir. Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de düşük karbon ekonomisine geçiş, sera gazı emisyonlarına sebep olan tüm sektörlerde yeşil dönüşümün sağlanması ile iklim değişikliğiyle mücadele ve uyum kapasitesinin arttırılması önem arz etmektedir.

Bütün bu mücadele argümanlarının yasal zemine oturtulması için İklim Kanunu’nun bu yıl içerisinde yürürlüğe girmesi gerekmektedir. İklim Kanun Taslağı ile; sera gazı emisyonlarının azaltımı ve iklim değişikliğine uyum faaliyetleri ile bu faaliyetlere ilişkin planlama ve uygulama araçlarının hukuki altyapısının oluşturulması hedeflenmektedir.

 

İklim Kanunu Taslağı ne içeriyor?

Kamu kurumları ile gerçek ve tüzel kişilerin sorumlulukları ve yükümlülükleri belirleniyor.

Net sıfır emisyon hedefinin gerçekleştirilmesi için tahdidi bir sınırlama olmadan sera gazı emisyonlarının azaltımı ve iklim değişikliğine uyum hedefleri belirlenmeye çalışılmıştır.

İklim değişikliği eylem planlarının özellikle yerinden yönetim ilkesi gereğince illerde hayata geçirilmesine imkân sağlamaktadır.

Sıfır atık ve döngüsel ekonomi yaklaşımıyla uyumlu olacak şekilde yenilenebilir enerji ve temiz teknolojilerin kullanımının artırılmasına yönelik kararlar dikkat çekmektedir.

Emisyon azaltım aracı olan ve ülkemizde yeni uygulanmaya başlayacak Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) ile ilgili düzenlemeler içerir.

Yeşil yatırımların belirlenmesi amacıyla iklim finansmanın, iklim değişikliği teşviklerinin ve ulusal yeşil taksonomi çalışmalarının yasal zemini oluşturulmuştur.

 

 

Yeşil Kalkınma Devrimi

Yeşil dönüşüm bazı yasal düzenlemeleri de şart koşuyor. Uzun soluklu ve zor bir dönüşüm olarak nitelediğimiz bu süreç aslında pek çok fırsatı da beraberinde getirmiş olacak. Bu yorumu nasıl değerlendirirsiniz?

Yeşil dönüşüm; ekonomik, sosyal ve çevresel alanlarda dengenin gözetilerek toplumsal refahın artırılmasını benimseyen bir dönüşüm süreci. Bu süreç, sanayiden tarıma, enerjiden kentleşmeye, ulaştırmadan su yönetimine kadar tüm alanları kapsamaktadır. Dönüşüm için ise gerekli finans ve teknolojinin sağlanması ve insan gücünün yetiştirilmesi son derece önemlidir.

Diğer taraftan iklim değişikliğine uyum kapsamında yaşadığımız büyük yıkımlı deprem sonrası yeniden inşa ya da kentsel dönüşüm süreçlerinde iklim değişikliği ve yeşil dönüşüm unsurlarının da planlama ve karar alma süreçlerinde dikkate alınması gerekmektedir.

Net sıfır emisyon hedefine bağlı olarak açıklanan yeşil kalkınma devrimi, bizlere yeşil dönüşüm konusundaki üst çerçeveyi işaret etmiştir. Sürecin yarattığı yeni pazarlar, sektörler ve istihdam alanları gibi fırsatların değerlendirilmesiyle hem net sıfır emisyona ulaşılması hem sektörün katma değeri yüksek üretim yapısına geçişi hem de yeşil mutabakata uyum sağlanmasının olanaklı olduğunu göstermiştir. Bunlar yeni istihdam alanları, yeni sektörler ve pazarlar, yeni ürünler, teknolojik dönüşümün sağlanması, finansa ulaşımın artması, çevre ve insan yaşam kalitesinin artması olarak sıralanabilir.

26 Trilyon Dolarlık Ekonomik Fayda

Birleşmiş Milletler’in kapsayıcı büyüme raporuna göre, mevcut duruma kıyasla, iklim akıllı büyüme stratejisi 2030’a kadar en az 26 trilyon dolarlık ekonomik fayda sağlayacaktır. Yeşil dönüşümle açılan yeni iş alanları sayesinde ek istihdam yaratılabilecektir. Küresel beklenti 2030 yılına kadar 65 milyon ek istihdam yaratılmasıdır.

Jeopolitik Konumuna Uygun Yapılanma

İklim değişikliğine hazırlanmanın en önemli yollarından biri bu alandaki teknolojilerinin kurgulanarak kullanılması. TTGV olarak biz de son bir buçuk yıllık süreçte odak noktamızı iklim teknolojileri alanına çevirdik. İklim teknolojilerinde Türkiye’nin öncelikle hangi alanlarda kendini geliştirmesi gerektiğini düşünüyorsunuz?

Her ülkeye ve duruma uygun tek bir teknolojik çözüm ve geçiş yolu olmadığı için tüm teknolojilerin sosyopolitik ve kurumsal anlamda uyum sağlayacak şekilde önceliklendirilmesi gerekir. Bu bağlamda, önemli bir başlangıç noktası ülkenin kendi durumuna özgü en uygun iklim teknolojilerinin saptanmasıdır. BM İklim Sözleşmesi kapsamında ülkeler iklim teknolojisi ihtiyaçlarını rapor etmektedirler. Buna göre, gelişmekte olan ülkeler için, iklim teknolojileri önceliklerine bakıldığında, enerji sektörü, sera gazı emisyonlarının azaltılması konusunda öncelikli sektörler olurken; tarım ve su sektörleri, iklim değişikliğine uyum konusunda en fazla eyleme ihtiyaç duyulan sektörlerdir. Türkiye’de de enerji kaynaklı emisyonlar toplam sera gazı emisyon salımında en büyük paya sahiptir. Ayrıca, Türkiye’nin enerji sektöründe dışa bağımlılığı, yüksek enerji ithalatı ve enerji rotaları üzerindeki jeopolitik riskler göz önünde bulundurulduğunda, enerji sektörü, emisyon azaltım hedefinde başı çeken aktör olarak öne çıkmaktadır. Mevzuat altyapısı ve ekonomik destek planları odağın bu sektörde olduğunu göstermektedir. Uyumla ilgili olarak da; su yönetimi, gıda güvenliği ve biyolojik çeşitlilik konularına önem verildiği İklim Değişikliği Eylem Planı’nda da görülebilmektedir.

Özellikle son yıllarda başta yapay zekâ olmak üzere teknoloji dünyasında yaşanan gelişmeler, iklim değişikliğiyle mücadele açısından büyük önem arz etmektedir. Özellikle yapay zekâ ve dijital teknolojiler, iş süreçlerinde optimizasyon sağlanmasına yardımcı olarak enerji ve doğal kaynakların daha verimli bir şekilde kullanılmasında ve dolayısıyla sera gazı emisyonlarının ve diğer atıkların azaltılmasında oldukça önemli bir rol oynamaktadır.

Örneğin dijitalleşme, güneşin parladığı ve rüzgârın estiği zamanlarda enerji talebini daha iyi karşılayabilmesi için şebekeleri değişken yenilenebilir enerjilere entegre etmeye yardımcı olmaktadır. Güç ve endüstriden kaynaklanan CO2 emisyonlarını azaltma yeteneği olan karbon yakalama ve depolamanın (CCS) her halkası, dijital teknolojilerdeki gelişmelerden büyük ölçüde faydalanmaktadır. Aynı şekilde sanayi, ulaştırma, binalar ve tarım gibi diğer birçok sektörde iklim teknolojilerinin geniş bir kullanım alanı bulunmaktadır.

Sektörler Dönüşüm Geçirmek Zorunda

Enerji, yapı-inşaat, mobilite, tarım-gıda-orman, endüstriyel üretim gibi pek çok sektör iklim değişiminin etkilerinin azaltılması, konuya uyum ve dayanıklılık süreçlerinde dönüşüm geçirmek zorunda. Önerileriniz nelerdir?

Her bir sektör, iklim değişikliğinin etkileriyle başa çıkmak, sürdürülebilirlik ve dayanıklılık hedeflerine ulaşmak amacıyla çeşitli dönüşümler geçirmek zorundadır. Enerji alanında; yenilenebilir enerji kullanımının artırılması, fosil yakıtların yerine güneş, rüzgâr, hidrojen gibi temiz enerji kaynaklarına geçiş, enerji depolama teknolojilerinin geliştirilmesi, güneş ve rüzgar enerjisi gibi değişken kaynakların etkin depolanması ve kullanılabilirliğinin artırılması, akıllı enerji ağları ve enerji verimliliği çözümleri, elektrik kullanımını optimize etmek ve enerji israfını azaltmak için akıllı teknolojilerin kullanımı sağlanmak zorundadır.

Yapı ve İnşaat alanında; yeşil binalar, çevre dostu malzemelerin kullanımı, enerji verimli tasarım ve sürdürülebilir inşaat uygulamaları, enerji etkinleştirilmiş binalar, akıllı bina sistemleri, enerji tüketimini izleme ve düzenleme yetenekleri, iklim dostu altyapı, sel riskini azaltan, su yönetimini iyileştiren ve dayanıklılığı artıran projeler kesinlikle uygulamaya alınmalıdır.

Mobilite alanında;  ulaşımda elektrifikasyon, benzinli ve dizel araçlardan elektrikli araçlara geçiş, şarj altyapısının geliştirilmesi, ulaşım planlamasında değişiklikler, toplu taşıma, bisiklet ve yaya ulaşımını teşvik etmek için şehir planlamasında dönüşümler, akıllı ulaşım sistemleri, trafik yönetimi ve yol güvenliğini artıran teknolojik çözümler düşünülmelidir.

Tarım-Gıda-Orman için; sürdürülebilir tarım uygulamaları, su yönetimi, organik tarım ve azot yönetimi gibi çevre dostu uygulamaların benimsenmesi sağlanmalı, gıda atıklarının azaltılması, üretim, depolama ve tüketim aşamalarında gıda atıklarının azaltılması için çözümler, orman yönetimi ve ağaçlandırma, orman alanlarının korunması, erozyon kontrolü ve karbon depolama amacıyla ağaçlandırma projeleri uygulanmalıdır.

Endüstriyel üretim alanında ise; daha temiz üretim teknolojileri, endüstriyel işlemlerde karbon salımını azaltan ve enerji verimliliğini artıran teknolojik dönüşümler, geri dönüşüm ve döngüsel ekonomi, hammaddelerin daha verimli kullanımı ve atıkların azaltılması için döngüsel ekonomi prensiplerinin benimsenmesi sağlanmalı, dijitalleşme ve yapay zeka kullanımı, üretim süreçlerini optimize etmek, enerji verimliliğini artırmak ve karbon ayak izini azaltmak için dijital teknolojilerin kullanımı artırılmalıdır.

 

TTGV’nin bu süreçteki rotasını nasıl değerlendirirsiniz?

İklim değişikliği ve teknoloji alanında çalışan başta TTGV olmak üzere tüm vakıf ve STK’lara önemli roller düşmektedir. Teknoloji ve inovasyon alanlarındaki küresel gelişmeleri takip eden, ilham veren, vizyon sağlayan, birlikte öğrenerek gelişen, öğreten ve uygulayan bir vakıf olarak 2023-2028 odağınızın İklim Teknolojileri olduğunu biliyoruz. Bu alanda İklim Teknolojileri Öncül Proje, İklim Lab Komünite, Eko-Üretim Dönüşüm Programlarıyla Türkiye’de kapasite artışı sağlamak; yeni teknolojilerin önünü açarak sektör gelişimine, üretim ve tedarik zinciri oluşumuna katkı vermek için çalışıyorsunuz. TTGV; iklim teknolojisi projelerini hayata geçirmek ve pazar oluşumunu tetiklemek yoluyla Türkiye’de iklim teknolojisi sektörünün gelişmesi için öncülük yapmaktadır.

Belirtmek isterim ki sanayide yeşil dönüşüm demek, sanayicimizin sadece yenilenebilir enerji kaynaklarını kurmak değildir. Özellikle üretim proseslerinde konvansiyonel üniteler veya yüksek karbon emisyonu salan aşamalar yerine temiz üretim teknolojilerini geliştirmek, kurmak ve işletmek yoluyla, emisyon azaltımını gerçekleştirmektir. Bu nedenle, ülkemizde yapılacak AR-GE çalışmalarının üretimde emisyon azaltımına yönelik olması, çalışmaların tam ölçekli proses tasarımına hedeflenmesi ve dünya pazarında bu anlamda teknoloji satan ülke olmamız noktasında sizin gibi teknoloji odaklı unsurlara büyük iş ve sorumluluk düşmektedir.

TTGV e-bültenine katılmak ve bizden haberdar olmak için kayıt olabilirsiniz.